İP UCU NE DEMEK ?

İP UCU NE DEMEK ?

Yapıştırıcı nasıl yapıştırır?

Yapıştırıcıların sağladığı yapışma olayı aslında kimyasal bir reaksiyondan başka bir şey değildir. Tabiatta evini yapan arı, kayalara ve gemilerin su altındaki kesimlerine tutunan midye gibi çok iyi yapıştırıcı üreten canlıların sayısı az değildir.Yapıştırıcıların hikayesi tarih öncesi çağlara kadar uzanıyor. Mağara duvarlarına resim benzeri şekiller yapan atalarımız bunları duvarlara yumurta akı, kurumuş kan ve su bitkilerinin özleriyle sabitliyorlardı.Sonraları, milattan önce 3 500 yıllarından başlayarak eski Mısırlılar ve Sümerlerhayvan derilerini ve kemiklerini kaynatarak daha sağlam yapıştırıcılar yapmayı öğrendiler. Günümüzde imalatçılar yapıştırıcıları sentetik malzemeler kullanarak yapıyorlar. 250 temel maddeden binin çok üstünde özel türler üretiyorlar.Yapışma olayında benzer veya ayrı malzemeden iki madde, bir de yapışkan gerekir. Burada en önemli görev yapıştırıcıdadır. Yapıştırıcının moleküllerinin diğer iki madde molekülleri ile birleşme eğilimi gösterir bir yapıda olmaları gerekmektedir.Aslında iki maddeyi birbirlerine ideal bir şekilde yaklaştırabilsek yapıştırıcı bile kullanmadan birbirlerine yapışabilirler. Her iki maddenin yüzeylerindeki atomların farklı kutupları birbirlerini çekerler. Pratikte ise bu oluşumu sağlamak mümkün değildir.Atomların birbirlerini çekebilmeleri için iki cismin yüzeyleri arasındaki mesafenin milimetrenin 10 milyonda birini geçmemesi gerekir. Oysa son derecede pürüzsüz olarak görülen bir cismin bile yüzeyinde milimetrenin on binde dördü kadar yükseklikte girinti ve çıkıntılar vardır. Bu durumda her iki malzeme aynı cins olsalar bile yüzeyleri hiçbir zaman ideal düzlükte olamayacağından, aradaki boşlukları doldurmak, en fazla miktarda bağ oluşturarak moleküllerin birleşmesini sağlamak için araya bir yapıştırıcı gerekir.

Yapıştırıcının akıcı ancak kuruduğunda katılaşıp kolay kolay kopmayacak özellikte, yüzeylerin ıslanabilir, tamamen temiz, toz ve yağdan tamamen arındırılmış olmaları gerekmektedir. Peki nasıl oluyor da bu kadar güçlü olan yapıştırıcılar tüpün içinde tüpe yapışmadan durabiliyorlar?Bir çok yapıştırıcının içinde iki tür katkı malzemesi vardır. Biri yapıştırıcı sıvının moleküllerini birleşmeye zorlar, stabilizer denilen diğeri de tersi. Tüpün içinde bunlar bir halatı birer ucundan çeken iki kişi gibidirler. Tüpün iç yüzeyi tamamen nötr olduğundan biri diğerine üstün gelemez, denge halindedirler. Yapıştırıcıtüpten çıkınca havadaki nem stabilizer kısmının etkinliğini yok eder, yapıştırıcısertleşir ve sürüldüğü yere yapışır.Yapıştırılacak yüzeylere yapıştırıcıdan ince bir tabaka sürülmesi tavsiye edilir çünkü fazlası yapıştırıcının kendi içinde bağlar oluşturup sertleşmesine yol açar.Tüpün kapağı açıldıktan sonra ağız kısmında görülen ve tüpün kullanılması için delinen sızdırmaz kısım da yapıştırıcının hava ve nem alıp tüpün içine yapışmaması için alınmış bir tedbirdir.

Kozmik ışık nedir?

Uzaydan gelip atmosfere giren bazı ışınlar vardır ki ,bunlar "kozmik ışınlar" diye tanımlanır.Sözkonusu ışınlar çok büyük enerjiyle yüklüdür. Kozmik ışınlar dünyanın merkezine doğru düz ışınlar halinde yol alırlar.Dalga uzunlukları, dalga uzunluğu çok kısa olan (x) ışınlarından da kısadır.Varlıklarının farkedilmesinde Geiger aleti kullanırlar. Bu ışınlar yeryüzündeki bütün varlıklara, tabii bu arada insanlara da çarpar. Kuvvetli bazı kozmik ışınları, kalınlığı 100 metreyi bulan kaya kitlelerini bile geçer. Dolayısıyla,x ışınlarından, radyum, atom bombası ve daha başka kaynakların yayınladığı ışınlardan daha güçlüdürler.Kozmik ışınlar genel bir bakışla ikiye ayrılır. Bunlardan biri kendiliğinden oluşmaktadır. Bu tür kozmik ışınlarının kaynağı hala öğrenilmemiştir. Fakat oluşumları hakkında çeşitli bilimsel kuramlar (teoriler) ileri sürülmektedir.Bunlar, atomlarla çarpıştıkları zaman ikinci derecede radyasyonlar meydana getirirler. Başka türlü söylemek gerekirse, kilometrelerce yüksekteyken atmosferdeki başka zerreciklere çarpar, yeni bir ışının oluşmasını sağlarlar. Bu da "ikinci tür kozmik ışınlar" diye tanımlanan kozmik ışınlardır.Bilimsel incelemeler,kozmik ışınların genellikle hidrojen atomu zerreciklerinden oluştuğunu ortaya koymuştur. Birinci tür kozmik ışınların zerreciklerindeki enerji yaklaşık olarak 6.000.000.000 elektron volt değerinde tesbit edilmiştir.Kozmik ışınları keşfeden Henss,bu keşfini 1911 yılında yapmıştır.

Twitter'da neden 140 karakter sınırı var?

Bunun sebebi cep telefonlarının mesajlarının 160 karakter ile sınırlı olmasıdır. Twitter 20 karakteri kullanıcı adı için ayırır ve diğer 140karakteri ise mesajlaşmanız için bırakır. Böylece Twitter mesajları cep telefonlarından da kolaylıkla gönderilebilir.Aynı zamanda 140 karakter  ile mesajlaşmak, mesajların "kolay okunmasına" ve "kolay yazılmasına" olanak sağlar.Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: İnsanların sizin yazdığınız Tweet'leri kendi Follower'larına göndermelerini, yani Retweet yapabilmelerini istiyorsanız,140 karakterinizin tamamını kullanmamanız gerekir.İnsanlar sizin Tweet'lerinizi Retweet yaptıklarında kendi kullanıcı adlarındakikarakter kadar daha yere ihtiyaçları olacaktır. Bu sebeple Tweet'lerinizi yazarken 125 karakteri geçmemenizi öneririm.

Hamburgerin adı nereden geliyor?

'Ham' kelimesinin İngilizce'deki anlamı 'domuzun bacağının üst kısmından tuzlanarak ve kurutularak yapılan yemek' demektir.Öyleyse hamburger domuz etinden yapıldığı için mi bu adı almıştır?

Kesinlikle hayır!

Hamburgerin tarihi Orta Asya'ya Tatar diye bilinen Türk toplumlarına kadar uzanır.O zamanlar savaşçı Tatar atlıları çiğ et yiyorlardı. Zamanla bu eti eğerlerinin altına koyduklarında, uzun seferlerde atın hareketleri sonucunda bu etin bir şekilde az da olsa piştiğini ve daha kolay çiğnenebilir hale geldiğini keşfettiler. Yıllar geçtikçe, Asya steplerindeki uzun seferlerinin sonunda bu eti eğerin altından çıkarttıklarında ona tuz, biber ve soğan da ilave ettiler ve sonunda bugünkü bilinen 'Tatar Bifteği' ortaya çıktı.Almanya'nın Hamburg şehrinden bir tüccar, ticaret amacı ile gittiği Orta Asya'da 19. yüzyılın ortalarında Tatar Bifteği'ni görür ve Almanya'ya getirerek Hamburg Bifteği olarak sunar.Daha sonraları bir aşçı bu eti kızartarak servise sunar ve ona 'Hamburg'a ait' anlamında hamburger adını verir.Hamburger Almanya'yı iki yolla terk eder. Yine 19. yüzyılda bir fizikçi ve aynı zamanda yemek geliştirme uzmanı olan Dr. J. H. Salisbury hamburgeri İngiltere'ye getirir. Salisbury sağlıklı bir yaşam için günde üç kere, önceden sıcak su ile yıkanmış biftek yenilmesi gerektiğine inanıyordu. Bu şekilde hazırlanan hamburgere İngiltere'de 'Salisbury Bifteği' adı verildi.Diğer yolla ise, 19. yüzyılın sonlarında Alman göçmenleri ile Amerika'ya gitti.Hamburger etinden yapılan köftelerin ismi burada hamburger olarak yerleşti. Yani tarihinin hiçbir safhasında hamburgerin içinde domuz eti olmadı. Gerisin geriye Türkiye'ye döndüğünde ise tarihinin atalarımıza dayandığını bilmeyenler geleneksel damak tadımıza uygun olmadığını ileri sürdüler.Bu arada belirtelim ki, Birinci Dünya Savaşı sonrası ABD'de İngilizce'deki Alman kökenli kelimeleri ayıklamak için yapılan çalışmada, hamburgerin ismi de 'Salisbury Bifteği' olarak değiştirilmeye çalışıldı, ama tutmadı.

Gözyaşı nedir? Nasıl akar?

Gözyaşı denilen şey, muhtelif fırsatlarla kendisini gösterir.Ağladığımız zaman, çok güldüğümüzde,acı bir rüzgar gözlerimize doğru yüzümüze çarptığında gelir.Esasına bakılacak olursa,göz yaşının gelmesi için belirli bir fırsat gerekmez. Daima akmaktadırlar. Sadece onların varlığını fark etmeyiz. Onların varlığını fark etmemiz,çeşitli sebeplerle,aşırı bir şekilde boşanmalarından olur. Gözlerimizi gözyaşı akıntısından korumak için,temiz tutmalıyız. Her üst gözkapağının altında, gözyaşı husule getiren kesecikler mevcuttur.Bu kesecikler, devamlı ve düzenli bir şekilde gözyaşı meydana getirirler. Gözümüzü her kırpışımızda, gözkapakları, gözümüzün yüzeyindeki bir miktar gözyaşını emer. Bu iş, bir otomobil camsilicisinin çalışmasından farksızdır.Hayatımız boyunca,bu iş ikiyüz elli milyon defa vuku bulur. Bahis konuşu sistem,gayet mükemmel bir şekilde ayarlanmıştır.Ancak,yukarda sayılan ve belirtilen fırsatlarda,kontrolün gevşemesi,hatta geçici bir süre için ortadan kalkması, gözyaşlarının büyük ölçüde boşanmasına sebebiyet verir.

DVD NEDİR?

DVD, önceleri digital video disc (djital video disk) ancak daha sonra digital versataile disc (djital çokyölü disk) olarakadlandırılan, gelecek nesil optik depolama teknolojisidir.DVD, sinema kalitesindeki video'yu, CD kalitesindeki audio'yu ve bilgisayara bilgisini, sıradan CDRom'lardan daha hızlı ve fazla barındırabilmektedir. DVD; ev eglencesini, bilgisayar ve  iş bilgilerini, zamanla, audio CD, kaset, lazerdisk,CDROM ve video oyunu kartuşlarının yerini alarak, bir sayısal bilgi şeklinde depolamayı amaç eder. DVD'nin elektronik sirketleri, bilgisayar donanım üreticileri ve müzik ve film üreticileri tarafından çok geniş bir desteği vardır. Bu tahmin edilmeyen destek ile birlikte, DVD tanıtılışının 3. yılında en başarılı  elektronik tüketim ürünü olmuştur.DVD türünde fiziksel formatlar (DVD-ROM veya DVD-RW+R vb.) ile uygulama formatları (DVD-Video veya DVD-Audio) arasındakı fark önemlidir. DVD-ROM veri taşımadaki temel formattır. DVD-Video (genelde  sadece DVDolarak anılır) görüntü biçiminin DVD icerisine nasıl saklandığını tanımlayan ve DVD-Video oynatıcı veya bilgisayar DVD sürücüleri tarfından nasıl okunacağını belirler. Bu fark, CD-ROM ile Audio CD arasındakı farklı benzer özellik gösterir. DVD-ROM farklı fiziksel türlerde bulunur. DVD-R, DVD-RAM, DVD-RW ve DVD+RW gibi. Aynı şekilde farklı uygulama türleri de vardır. DVD-Video, DVD-Video Recording, DVD-Audio, DVD-Audio Recording,DVD Stream Recording ve SACD gibi. Ayrıca Sony Playstation 2 gibi oyun konsolları için farklı uygulama formatları da vardır.

Baz İstasyonu Nedir ?

İngilizce karşılığı base (temel ) olan kelimenin türkceye geçirilmiş halidir.Baz istasyonu, cep telefonları haberleşme sistemi için elektro manyetik sinyalleri yayınlayan ve alan bir anten ile bir radyo verici alıcısına denir. 
Baz istasyonları iki telefonun iletişimi sağlar. Sistem mantığı gereği ışın yaymaz ve mikro dalga etkisi yoktur.Cep telefonlarının ve baz istasyonlarının yaydığı radyasyonun insan sağlığı üzerindeki etkileri konusunda henüz tam olarak bilgi sahibi olunamayan birçok konu bulunmaktadır. Bugüne kadar yapılan laboratuvar deneyleri, deney hayvanları ile yapılan çalışmalar ve araştırmalar bu radyasyonun kanserle bir ilişkisi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda cep telefonlarından yayılan elektromanyetik dalgaların beyin fonksiyonlarını kısa süreli olarak etkilediği gösterilmektir. Ancak bu değişimlerin baş ağrısı, uykusuzluk veya psikolojik bozukluklarla ilişkisini gösteren bilimsel bir kanıt elde edilememiştir. Cep telefonu veya araç telefonu kullanımının bugün için kanıtlanmış tek etkisi ise araç sürerken kaza riskini arttırmasıdır. Konunun sağlık açısından önemi gözönüne alındığında, tüketiciler ve özellikle çocuklar bu araçları kullanırken aşırıya kaçmamalı, baz istasyonları ve cep telefonları standartlara uygun olarak imal edilmeli, baz istasyonları anten yerleşimleri yaşam alanları gözönüne alınarak daha kırsal kesimler üzerinde veya şehir yaşantısından uzak kesimlerde planlanmalı, periyodik kontrolleri yapılmalıdır. Hepimiz biliyoruzki elektromanyetik radyasyonu yaşamımızdan tümüyle çıkarmamız imkansızdır. Bu nedenle, her yeni teknolojide olduğu gibi kullanımında dikkatli davranmak, olası zararlarını gözlemek, bilim ve teknolojiyi kullanarak bu zararları en aza indirmek için çalışmak en güzel yol olarak görünmektedir.

Neden Bilgisayar Virüsü Yapılır?

Biyolojik virüslerin aksine bilgisayar virüsleri kendi başlarına evrimleşemezler. Bilgisayar virüsleri ne kendiliğinden var olabilirler ne de yazılımlardaki hatalardan (bug) türeyebilirler. Programcılar ya da virüs yaratma yazılımı kullanan kişiler tarafından üretilirler. Bilgisayar virüsleri ancak programlandığı etkinlikleri gerçekleştirmeye muktedirdir.Virüs yazıcılarının zararlıyı üretme ve yayma amacı çok çeşitli nedenlere dayandırılabilir. Virüsler araştırma projeleri amaçlı , şaka amaçlı , belirli şirketlerin ürünlerine saldırmak amaçlı, politik mesajları yaymak amaçlı ve ya kimlik hırsızlığı, casus yazılım ve saklı virüs ile haraç kesme gibi yöntemlerle finansal kazanç sağlamak amaçlı yazılabilmektedir. Bazı virüs yazıcılar ürettiklerini sanat yapıtı olarak görmekte ve virüs yazmayı bir tür yaratıcı hobi olarak tanımlamaktalar. Ek olarak birçok virüs yazıcısı, virüslerin sistemler üzerinde tahrip edici etkiler göstermesinden yana değildir. Çoğu yazıcı saldırdıkları işletim sistemini bir zihin egzersizi ya da çözülenmeyi bekleyen bir mantık sorusu olarak görmekte ve antivirüs yazılımlarına karşı oynanan kedi fare kovalamacasının kendilerini cezbettiğini belirtmekteler. 

Bazı virüsler iyi virüsler olarak addedilir. Bulaştıkları programları güvenlik açısından geliştirilmeye zorlar ya da diğer virüsleri silerler. Bu tür virüsler çok nadirdir ve sistem kaynaklarını kullanır, bulaştıkları sistemlere yanlışlıkla zarar verebilir ve bazen diğer zararlı kodların bulaşması ile virus taşıyıcı hale gelebilirler. Zayıf yazılmış bir iyi virüs gene yanlışlıkla zarar veren forma dönüşebilir. Örneğin iyi bir virüs hedef dosyasını yanlış tanımlayabilir ve masum bir sistem dosyasını yanlışlıkla silebilir. Ek olarak, normalde bilgisayar kullanıcısının izni olmadan işlemektedir. Kendini sürekli çoğaltan kodlar ek problemlere de neden olduklarından iyi niyetli bir virusun , kendisini çoğaltmayan ve problemi halledebilecek geçerli bir programa kıyasla sorunu ne derece çözebileceği kuşku uyandırmaktadır. Kısaca virüs yazarları aleminin genelini belirtecek bir nitelemenin çıkarımı zordur. Birçok hukuk sahasında herhangi bir bilgisayar zararlısını yazmak suç sayılmaktadır.

Web hosting nedir ?

Bir web sitesi kurmak istiyorsanız, yayınlamak istediğiniz sayfaların, resimlerin veya dökümanların internet kullanıcıları tarafından erişebileceği bir bilgisayarda durması gerekir. Bu bilgisayar sizin evdeki bilgisayarınız olamaz, çünkü gerekli program ve donanımınız varsa bile bilgisayarınızın internet bağlantı hızı bu iş için oldukça yetersiz kalacaktır.O sebeple internette site yayınlamak için özel olarak üretilmiş, internet omurgasına çok hızlı bağlantısı olan, yüzlerce kullanıcıya aynı anda hizmet verebilecek bir bilgisayarda (sunucuda) yayınlamak istediğiniz dosyaların saklanması gerekir.İşte web sitenize ait dosyaları saklayan ve internet kullanıcılarının erişimine sunan bu bilgisayarlara web sunucusu (web server), bu veri saklama ve yayınlama işlemine de web hosting denir.Web hosting işini yapan yüzlerce firma ve her firmanın size uygun olabilecek farklı boyutlardaki hosting paketleri vardır.Web sitesinde yayınlamak istediğiniz içeriğin internet üzerinde bulunan gerekli program ve donanıma sahip, yüksek hızda yüzlerce kullanıcıya aynı anda hizmet verebilen, sunucu bir bilgisayar sistemine yerleştirilip, internet kullanıcılarının kullanımına sunulmasına web hosting denir.

Hosting Alırken Nelere Dikkat Etmeliyiz ?
- Bu iş için ayırabilceğiniz bütçeye karar verin. Kuracağınız web sitesinin gereksinimlerini belirleyin. Kaliteli bir hosting firması ve iyi bir fiyat için piyasa araştırması yapın.
- Web sitenizde kullanıcağınız programlama diline karar verin. PHP ise Unix, ASP ise Windows hosting kullanmanız gerekecektir. HTML dilinde hem Unix hem de Windows hosting kullanabilirsiniz.
- MySQL gibi veri tabanı yönetim sistemlerine olan ihtiyacı belirleyin. Eğer MySQL gerekliyse, bunun Unix hostinglerde PHP ile hızlı ve uyumlu çalıştığını hatırlatmak isteriz.
- Sitenizin ziyaretçi profili Türkiye ağırlıklıysa, hıza ve teknik desteğe önem veriyosanız sunucuları Türkiyede bulunan bir firmadan, ekonomik olsun diyorsanız sunucuları yurtdışında bulunan bir firmadan hosting almanızı öneririz.

Megapixel nedir?

Kabaca 1 milyon piksel anlamına gelir. Dijital fotoğrafçılık dünyasında yaygın olarak kullanılan bu terim, kaydedilen fotoğraf karesindeki piksel sayısını ifade eder. SXGA çözünürlüğündeki bir kare 1280 x 1024 pikselden oluşur. Bu da 1.3 milyon piksel, yani 1.3 megapiksele eşittir. Benzer şekilde ekran çözünürlüğü de megapiksel biriminden ifade edilebilir.
Dijital fotoğrafçılıkta en sık duyacağımız terimlerden birisidir. Çekilen bir fotoğrafın, toplamda ne kadar milyon pikselden oluştuğunu belirtir. Bu, yatay ve dikey piksellerin yani çözünürlüğün çarpımı ile elde edilen bir sayıdır ve yaklaşık değere yuvarlanır.Günümüzde megapiksel (MP) tabanı 2 ve üzeridir. Yani bugün bir dijital kamera almak isterseniz, 2MP altında bir cihaz bulma şansınız pek yok. 2 MP ise, 1600x1200 çözünürlüğü demektir. Şu sıralar en yaygın çözünürlük, 5 MP ve 6 MP'dir. 5MP fotoğraflar genelde consumer serisi cihazlardadır ve 2560x1920 çözünürlüğündedir. 6MP ise, daha çok profesyonel SLR cihazların taban çözünürlüğüdür ve 3072x2048 çözünürlüğü sağlar. Dikkat edilirse, profesyonel cihazlarda yatay ve dikey çözünürlüklerin oranı, diğerlerine göre biraz daha farklıdır ve bunu aşağıda 'film rasyosu' bölümünde inceleyeceğiz.Şu sıralar en yüksek megapiksel sunan cihaz, Kodak'ın DCS14n modelidir ve 14 MP çözünürlük sunar. Fakat çok yakın zamanda bu rakamı 20MP gibi görmemiz mümkün görünüyor. Bu iş, giderek gelişiyor ve tıpkı işlemcilerde olduğu gibi, sensörler de giderek yüksek megapiksel sunuyorlar.

Cep Telefonu kanser yapar mı ?

Onkoloji enstitülerinde yapılan labaratuvar çalışmalarında cep telefonlarının yaydığı radyasyonun kansere yol açtığı şimdiye kadar bilimsel olarak kanıtlanamamış veya istatistiki olarak gösterilememiştir. Çalışmalar hâlâ sürmektedir.Çok yüksek radyasyon seviyelerinin insanlarda zararlı etkilere neden olduğu bilinmektedir. Ancak burada sözü edilen "yüksek radyasyon seviyesi" ile cep telefonları değil çok güçlü UHF/VHF televizyon vericileri, FM radyo vericileri ve radarlar kastedilmektedir. En çok korkulması gerekenler bunlardır.Örneğin İstanbul Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı'nın UHF/VHF televizyon vericilerinin bulunduğu Çamlıca'da yaptığı çalışmalarda bu radyasyonun etkisi altında yaşayan insanların vücut sıcaklıklarının 2 derece daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.Oysa cep telefonuyla yapılan görüşmelerde eğer konuşma süresi 6 dakikayı geçmişse, sadece telefonun en yakın etkilediği kulak çevresindeki ve beyindeki dokularda yalnızca 0.5 derecelik bir sıcaklık artışı meydana gelir. 6 dakikadan daha kısa süren görüşmelerde böyle bir sıcaklık artışı meydana gelmez.Vücut ısısının yarım derece artması ile kanser arasında bir ilişki yoktur. Sıcaklık artışının vücuda hangi olumsuz etkileri olduğu henüz bilinmemektedir. Belki de vücudun dengesini bozuyor diye düşünülebilir. Fakat ortada cep telefonuyla meydana geldiği kanıtlanabilmiş başka bir hastalık da yoktur.

Akıllı telefon nedir?

Sıradan cep telefonlarına kıyasla çok daha ileri düzeyde işletim sistemine sahip olan ve çok sayıda uygulamayı çalıştırabilen portatif iletişim cihazlarıdır. Büyük dokunmatik ekranlı ve fiziki qwerty klavyeli olmak üzere iki ana kategorisi var. Dokunmatik ekranlı olanlarının ekran boyutu aşağı yukarı 3.5 inç (8.8 cm) civarında, ancak son aylarda daha büyük ekranlı modeller de türemeye başladı. Biraz daha genişlerse pekala tablet bilgisayar kategorisiyle kesişebilir.Dokunmatik ekranlı olanları esasen internette gezinmek, sosyal ağlara bağlanmak, e-posta alıp göndermek, MP3 ve müzik dinlemek ve basit oyunlarla zaman geçirmek gibi ihtiyaçlaır karşılar. Mutlaka Wi-Fi ve/veya 3G bağlantı özelliğine sahiptir.Üst yarısı ufakça bir ekran, alt kısmı da fiziksel qwerty klavyeden oluşan akıllı telefonlarsa, firmaların ortak tanımına göre, SMS ve e-posta mesajlaşmasına öncelik veriyor. İnternette gezinme, karmaşık oyunları oynama ve vvideo klip izleme gibi büyük ekranda daha keyif veren uygulamalarda haliyle fazla tatmin edici değiller. 'İş telefonu' olarak da bilinirler.

Sabah nasıl erken kalkılır?

Bazı sabahlar kendimizi yataktan dışarı atmakta zorlanırız. Hersabah erkenden uyanıp kendinizi güne hazırlamak için aşağıdaki birkaç tekniği kullanabilirsiniz.Doğru alarmı seçin. Bulabildiğiniz en rahatsız edici alarm sesini ayarlayın.Alarmı yatağınızdan ulaşamayacağınız mümkün olan en uzak yere koyun. Kendinizi yatağınızdan kalkıp onu kapatmak zorunda bırakın. Evet ama hala onu bulmak çok kolay. Alarmı her gece farklı bir noktaya koyun ki, sabah bulmak zor olsun.Yatmadan önce iki bardak su için. Böylece sabah yataktan dışarı çıkmak için zorlayıcı bir sebebiniz olsun.Her şeyi gece yatmadan önce hazırlayın. Giysileriniz, çoraplarınız, ayakkabılarınız geceden hazır olsun. Sabah bunları yapmaya pek vaktiniz olmayabilir.Kafeinden uzak durun. Sabahları sizi uyandıracağını inanmayın. Vücudunuz yavaş yavaş buna alışır ve kafein işe yaramaz hale gelir.Her zaman yatak odanızda bir miktar ışık olsun. Bunun için bir gece lambası kullanabilirsiniz. İlk uyandığınız zaman gözleriniz karanlığa alışmış durumdadır. Odada mevcut olan az bir ışık sizin odaya bir göz gezdirmenize yardımcı olacak ve kalktığınızda bir şeylere takılıp düşmenizi engelleyecektir.Kesin bir yatıp kalkma planı belirleyin. Zamanla vücudunuz sabit bir rutine adapte olacaktır. Fakat planı yaparken gerçekçi olmalısınız. Sürekli gece yarısı yatıp sabah 5.00'de kalkabileceğinizi düşünmek pek mantıklı değildir.

Tansiyon nedir? Nasıl ölçülür?

Sözlüğe bakıldığında basınç ve gerginlik gibi anlamlara geldiği görülen tansiyon sözcüğü, sağlık alanında önüne veya arkasına başka sözcük eklemeden kullanıldığında, atardamarların içindeki kan basıncını ifade eder.
Damarın içinde kanın akabilmesi için belirli bir basıncının olması gerekir. Bu basıncı, kalbin kasılmasıyla kanı damarların içine pompalaması ve atardamarların elastikliğiyle bu basıncı dengelemesi sistemleri oluşturur.Kalp kasıldığı zaman atardamarların içine kanı belirli bir basınçla pompalar. Bu sırada damar içindeki basınç en yüksek düzeye ulaşır. Bu basınca tıpta sistolik basınç, halk arasında büyük tansiyon adı verilir.Kalbin gevşemesiyle, damar içine pompalanan kan durur. İşte bu sırada devreye damarın elastikliği girer. Önce genişlemiş olan damar, kana bir basınç uygulayarak kalbin gevşemesi anında da kan akımını sağlar. İşte bu sırada oluşan en düşük basınca da tıpta diastolik tansiyon, halk arasında da küçük tansiyondenilir.Bu basınç, 1 cm2 alanındaki cıva sütununun tabanına yaptığı basınçla karşılaştırılarak belirtilir. Örneğin bir kişinin tansiyonu 12 dediğimiz zaman, bu basınç 12 cm yüksekliğindeki cıva sütununun tabanına yaptığı basınca eşdeğerdir. Tıpta bu ölçüler, mm olarak belirtilir. Yani halk arasında 12-14 gibi cm cinsinden söylenen ölçüler tıpta 120-140 gibi, mm cinsinden ifade edilir.Normal tansiyon değerleri nelerdir?Tıpta genel olarak herkesin bünyesinin farklı olduğunu bilmek gerekir. Bu nedenle herkesin tansiyon ölçüm değerlerinin aynı olması beklenemez. Bu nedenle bir kişide tansiyonun yükselmiş ya da düşmüş olduğundan bahsedebilmek için, herhangi bir şikayetinin ya da hastalığının olmadığı dönemde tansiyonunun zaman zaman ölçülüp değerlerinin bir kenara kaydedilmesi yararlıdır.Herkesin tansiyon değerlerinin farklı olduğundan bahsettik ama genel olarak normal kabul edilen sınırları da ihmal etmemek gerekir.
Yapılan uzun araştırmalar sonucu, yaşın artışıyla küçük değişmeler olmakla beraber sistolik (büyük) tansiyon için 120 ile 140, ya da Türkiye'de yaygın söylendiği gibi 12 ile 14 arası, diastolik (küçük) tansiyon için 70-90 ya da 7-9 arası olması halinde tansiyona bağlı olarak bir sağlık sorunu riski doğmadığı belirlenmiştir.

Tansiyon nasıl ölçülür?

Tansiyon ölçmekte kullanılan değişik aletler bulunmaktadır. En doğru ölçüm, zaman içinde ayarlarının değişmesi gibi bir sorun olmadığı için, cıvalı aletlerle yapılırsa da bunların kullanımı pek pratik olmadığı için diğer türdeki aletler tercih edilmektedir.Tüm aletlerde prensip aynıdır. Kola sarılan ve içine hava gönderilerek basınç oluşturulan bir lastik torba (manşon), bu torbaya hava göndermek için kullanılan bir pompa ve lastik torbanın içindeki basıncı ölçen bir ölçü sistemi. Ayrıca damarda oluşacak nabız seslerini dinlemek için bir dinleme aleti (steteskop) da gereklidir.
Tansiyonu ölçülecek kişinin dinlenmiş ve sakin durumda olması gerekmektedir. Hızlı bir yürüyüşün ardından tansiyon ölçülmesi için bir süre dinlenmek gerekir. Rahat bir koltukta otururken, tansiyon ölçülen kolun kalp hizasında olmasına dikkat edilmelidir.
 


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu habere henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan duzcetv.com sorumlu tutulamaz.