İSTİFALAR VE YENİ SÜREÇLER

Türkiye, Özellikle başkanlık sistemi referandumundan sonra yeni bir sürece girdi. 93 yıl önce ?Egemenlik Kayıtsız Şartsız Millete Aittir? fikri ile kurulan rejim, çağın gerekleri ve değişen konjektür örnek gösterilerek değişime gidildi. Bu dönüşüm öncesinde çok tartışmalar yapıldı, açıklamalar yapıldı. Ve halk özgür iradesi ile sandığa gitti ve oyunu kullandı. Bu zaten başlı başına saygı duyulması gerek bir durumdur, kabul edelim.

Ama özellikle İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş ın istifası ile başlayan, Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş ile devam eden süreç ise yakından incelenmesi gerek bir durumu da beraberinde getirdi.

Kadir Topbaş, son yerel seçimlerde yoğun ısrarlar ile aday gösterilen, aday olurken de son kez başkanlık yapacağını belirten kişiydi. Mehmet Keleş 2004 ? 2009 senelerinde belediye başkanlığı yapmış, bir dönem geçtikten sonra, son yerel seçimlerde ise tekrar aday gösterildi. Eskilerin tabiri ile, bu adam bizi bile gömer, denilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ise, yakın zamanda eğer Genel Başkanımız uygun görürse bir dönem daha başkanlık yapmak istiyorum dedi? ama değil yeniden aday gösterilmeye, normal süresine bile doldurmaya ömrü yetmedi.

Şimdi bunları düşününce insanın aklına şu sorular geliyor. İstifa istenme sebepleri tam olarak nedir? Eğer istifa gerektirecek yanlış uygulamalar yapıldıysa bunların cezası, hukuki işlemlerini kimler başlatacak? Uygunsuz davranış yoksa sandıkla gelen neden sandıkla gitmesi gerekmiyor mu? Bu adaylar tek dönem başkanlık yapmadıklarına göre, ne oldukları belli iken neden aday gösterildiler? Eğer doğru adaylar ise 3 yılda  ne/neler oldu da istifaları istendi?

Bir başka sorumda muhalefet partilerine olacak? Yerel seçimler, partilerin değil adayların oylandığı bir seçim ise, neden muhalefet partileri boşalan belediye başkanlıkları yerine içlerinden aday göstermediler? Halk teveccühünü seçimlerde göstermiştir fikrini neden parti nezdinde düşündüler? Yoksa muhalefette yerel seçimlerde adayın değil partinin önemli olduğunu, parti güçlü olduktan sonra cekette koysan kazanır düşüncesinin hakim olduğunu mu düşünüyor? Eğer bu düşünce doğru ise ileri de siyasete girecek olan, pırıl pırıl gençlerin, ülkesine gerçekten yararlı olacak gençlerin ülke yönetiminde söz hakkına sahip olma şansı nedir? Yeni adaylar o zaman kendilerine uygun partiyi değil, siyaseten güçlü ama kendilerine uygun olmayan partilerde mi siyaset yapmak zorunda kalacaklar?

Tüm dünyada kirli işlerin, ilişkilerin sürdüğü bir ortamda Bağımsız Güçlü Türkiye vatandaşları olarak, bu soruları sormalı ve geçmişteki hatalardan ders almalıyız. Ki doğruya, refaha ve muasır medeniyet seviyesine ulaşabilelim..


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://www.duzcetv.com sorumlu tutulamaz.