Reza, Rıza, Zarraf, Zarrap..

Türkiye nin cari açığının %15 kapadığını, özel bir kanalda şanlı Türk Bayrağı önünde açıklama yapan, iş adamı Reza yada Rıza, Zarraf yada Zarrap ( bu isimlerin gerçekten hangisi bizde geçerli yada doğru olanı bende bilmiyorum J Abd de yakalanışından yaklaşık 1,5 sene sonra, Amerika ile işbirliği yapması koşulu ile davada, sanık konumunda, tanık konumuna geçerek itiraflarda bulunmaya başladı. Peki nedir itiraflarının temeli?

İran günümüz Dünyasında özellikle Rusya ile son dönemde oldukça yakınlaşan, Nükleer enerji kullanan ve bu enerjinin nükleer silaha çevrilmesi için Uranyum Zenginleştirmesi çalışması yapan( son anlaşmalarla bunun olmadığını söylüyorlar), Amerika nın ortadoğu coğrafyasında hakimiyet sağlamak için uğraştığı dönemde, karşısına çıkan en büyük güçlerden biridir. Dolayısı ile silahlanma ve silah satmada lider olan, Dünyayı bu silahlarla tehdit etmesiyle ünlü Dünyanın Kabadayısı Amerika, aynı Irak?ı işgalindeki gibi çeşitli yalan dolan işlerle Irak a ambargo koydu.

İran Ambargosu ne demek?

İran ın nükleer denemelerinden rahatsız olan Amerika, İran ile petrol alışverişi yapan ülkelerin finans kuruluşlarını, Amerikan finans sisteminden atarak, onların Amerika da ki işleyişten çıkarılması demektir. Yani siz, İran?dan petrol alan bir ülke iseniz, yada İran ile iş birliği içerisinde iseniz ve Amerika nın bu isteğine uymuyorsanız, Amerikan Finans sisteminde atılıyorsunuz.

Dünya tamamen ekonomi üzerine döndüğü için çeşitli dengeler bulunuyor. İran ekonomisinin önemli bir kısmını petrol ihracatı oluşturuyor. Yani İran ekonomisinin işlemesi için, petrolün satılması gerekiyor. Satışta adil bir rekabet ortamı yoksa, sizde kendinizi cazip hale getirmek için kolaylıklara başvurmanız gerekir. Tavizlerle çalışmak, yani piyasa değerinden daha ucuza petrol vermek, bu yöntemlerden biridir.

İyi de ucuz petrol sattığınız da, bu petrolün ödemesini almanız gerekir. Ambargo yüzünden İran?daki herhangi bir hesaba para transferi yapamazken, İran ile bağlantısı olduğu tespit edilen finans kuruluşlarının Amerikan sisteminden atılma tehlikesi varken, tahsilatı nasıl yapacaksınız?
İşte bu noktada, devreye petrol gelirlerinden gelen paraları aklamayı yada Dünya finans sistemine katmayı  bilen insanlar, yada hayırsever iş adamları, yada ambargo delen parayı aklamayı bilen hayırsever iş adamları giriyor.

Türkiye, Amerika nın ambargosunun uygun olmadığını, AB parlamentosun da yapılan oylama da ret oyu veren iki ülkeden biri olduğunu bilsekte, gerçekler maalesef tam tersini yapmamıza neden oldu. En azından resmi yollardan AB ve ABD nin istediği gibi yapıldı. Çünkü hayır dediğiniz anda, manipülasyonla yabancı sermaye yurtdışına gidiyor, ekonomi çalkalanıyor, ülkemizin herhangi bir yerinde bombalar patlıyor, yada sınır içinde yada dışında yer alan terör örgütlerine silah ve nakit yardımı yapılıyordu.

O zaman iş kuralına göre oynanacak ve gereken yapılacaktı. Hayırsever iş adamı Reza Zarrap aracılığı ile önce ödemeler altın ticareti ile yapılacak, bu ortaya çıktıktan sonra da başka yöntemler icat edilecekti?

Reza Zarrab ın verdiği ifadelerde, altın ticaretinin de ambargoya dahil edilmesinden sonra, para transfer için Aktifbank ın kullanılmak istendiği, ancak Aktifbank ın İran ile ticaret yapan, yada yapılan kişilere yada kurumlara hesap açmadığını öğreniyoruz. Aktifbank ise, enerji sektöründe Dünya da bir çok iş yapmış, Çalık Grubuna ait bir bankadır. Ceo larının da kim olduğuna netten bakabilirsiniz. İşte bu noktada devreye dönemin Ab Bakanı Egemen Bağış giriyor ve hesabın açılması konusunda kefil oluyor. Yine Zarrab ın ifadelerine göre, bu kefilliğin maddi olarak karşılığını alıyor.

Sonra bakılıyor ki Zarrab bu işten çok para kazanıyor ve İran tarafında satıştaki karlılık azalıyor, aradan hayırsever iş adamını çıkartılmaya çalışılıyor. Eeee para bu tatlı, herkes daha fazlasını istiyor, İran ile iş yapan kurumlar aracısız işleme devam etmek istiyorlar. Aktifbank?la işler istediği gibi gitmeyince, hayırsever işadamı bu seferde Halk Bankasının yolunu tutuyor. Dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan a sistemi anlatılınca, iş mantıklı ve karlı görünüyor.Ancaaaaak, İşin Karını, %50-%50 paylaşmak kaydı ile Zafer Çağlayan Halk Bankasına talimat veriyor, işin içine Halkbank Genel Müdürü ve yardımcısı da dahil ediliyor.

Veee paravan şirketler aracılığı ile Halkbankası üzerinden sistem işlemeye, petrol alımının tahsilatları, ambargoyu delmeden, sisteme dahil ediliyor ve İran a ulaştırılıyor. Tabi sistemin işlemesinde emeği geçen kişilerde, bal tutan parmağını yalar misali inanılmaz paralar alıyorlar. Bakın kazanıyor demiyorum, alıyor diyorum.Şuan ki itiraflara göre dönemin ekonomi bakanı Zafer Çağlayan 50 milyon avro ya yakın parayı, ister rüşvet diyin, ister kar payı diyin, aldığını öğreniyoruz. Varın gerisini siz düşünün?

Peki borularla alınan Petrol karşılığında verilen para, nasıl kara para oluyor? Alınan petrol parası, resmi yollardan sisteme dahil edilemediği için, paravan şirketler aracılığı ile, hayali ihracat belgeleri ile naylon faturalarla, asla gıda ithalatı olmadan, aklanarak yada uçaklarla, yada kuryelerle, yada yurt dışında cami yapılacak bahanesi ile İran a ulaştırılıyor. Ve bu işlerin devam etmesi için de bürokratlara rüşvet veriliyor. İşte buna kara para aklama ve yolsuzluk deniyor.

Şimdi düşünülmesi gereken konu şu. Elalemin adamı Türk Bürokratlara suçlayarak, kendi ceza vermek istiyor, bunu ses mi çıkaracağız. Yoksa asgari ücretle geçinen, bazen de ek işlerde sigortasız çalışan vatandaşların olduğu bir yerde kardan menfaat sağlayan bürokratlara her şeye rağmen göz mü yumacağız?

 

Bekleyip göreceğiz?


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://www.duzcetv.com sorumlu tutulamaz.