Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 30 Ağustos 2021 tarihli kararıyla 2 Şubat, Dünya Sulak Alanlar Günü olarak ilan edildi. Bu özel gün, 1971 yılında İran’ın Ramsar kentinde imzalanan Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Sözleşmesi’ne (Ramsar Sözleşmesi) atıfta bulunuyor. Türkiye’nin 1994 yılında taraf olduğu sözleşme kapsamında ülkemizde bugüne kadar 13 Ramsar alanı ilan edilerek koruma altına alındı. Ayrıca, 122 alanın daha Ramsar statüsü kazanma potansiyeli olduğu belirtiliyor.
Düzce Üniversitesi Süs ve Tıbbi Bitkiler Üretim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSTIBAM), Düzce Üniversitesi Süs ve Tıbbi Bitkiler Botanik Bahçesi (DÜSTBB) ve Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Herbaryumu (DUOF) iş birliğiyle Düzce ili ve Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki sulak alanlarda bilimsel çalışmalarını sürdürüyor. Özellikle endemik ve nadir bitki türleri kayıt altına alınırken, istilacı yabancı türlerin popülasyonları da yakından izleniyor.
DÜSTBB, Batı Karadeniz’in en önemli biyolojik çeşitlilik merkezlerinden biri olan Efteni Gölü başta olmak üzere sulak alanlarda bulunan endemik ve nadir bitkiler için Ex situ (doğal alan dışında) koruma çalışmaları yürütüyor. DÜSTBB’de, Efteni Gölü’nü temsil eden gölet, sucul bitkiler, şelaleler ve nemli dere vejetasyonu barındıran özel alanlar oluşturularak hem koruma hem de sergileme çalışmaları gerçekleştiriliyor.
“Ortak Geleceğimiz İçin Sulak Alanları Korumak”
Bu yıl Dünya Sulak Alanlar Günü’nün teması, "Ortak Geleceğimiz İçin Sulak Alanları Korumak" olarak belirlendi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan DÜSTIBAM Müdürü Prof. Dr. Necmi Aksoy, sulak alanların biyolojik çeşitliliği koruma, iklim direncini artırma ve ekonomik refahı destekleme açısından kritik rol oynadığını vurguladı. Prof. Dr. Aksoy, “Sağlıklı sulak alanlar, sağlıklı insanlar ve toplumlar demektir. Temiz su, gıda güvenliği ve aşırı hava olaylarına karşı koruma sağlayan bu alanlar, refahımızın temel taşlarından biridir” dedi.
Sulak Alanlar Küresel Ekosistemin Merkezinde Yer Alıyor
Prof. Dr. Aksoy, sulak alanların dağlardan okyanuslara, ulusal sınırları aşarak farklı habitatları birbirine bağlayan kritik ekosistemler olduğunu belirtti. Dünyadaki bitki ve hayvan türlerinin %40’ı yalnızca sulak alan ekosistemlerinde hayatta kalabiliyor. Aynı zamanda tarım, turizm ve su kaynakları açısından milyonlarca insanın geçim kaynağını oluşturuyor.
Sulak alanların korunmasının sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirten Prof. Dr. Aksoy, “Yoksulluğun azaltılması, sulak alanların korunması ve restore edilmesini gerektirir. Bu alanlar, fırtına dalgaları, seller ve kuraklık gibi doğal afetlerin etkisini azaltarak iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynar” ifadelerini kullandı.
Düzce Üniversitesi, bölgedeki sulak alanların korunması için yürüttüğü bilimsel çalışmalarla biyolojik çeşitliliğin ve ekolojik dengenin korunmasına katkı sağlamaya devam ediyor. Dünya Sulak Alanlar Günü kapsamında, sulak alanların korunmasına yönelik farkındalığın artırılması ve sürdürülebilir yönetim stratejilerinin uygulanması gerektiği bir kez daha vurgulandı.