Saplantılı kişiler, ayrılığa mantık ötesi direnir

Saplantılı kişiler, ayrılığa mantık ötesi direnir

Saplantılı kişiler, ayrılığa mantık ötesi direnir

GEÇEN hafta Şişli'de sabah saatlerinde eski eşi tarafından katledilen Bahar Aksu cinayetinin psikolojik boyutunu değerlendiren  Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker, saplantılı kişilerin partnerine yapıştığını ve ayrılığa mantık sınırlarının ötesinde direndiğini söyledi.

Bir ilişkinin bittiğini kabul etmemenin farklı sebepleri olabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Eker, erkeğin kadına bakışının bu tür olaylarda belirleyici olduğuna dikkati çekerek şunları söyledi:

“Eril şiddetin yapısında partnerin birey olarak algılanmaması var. Erkeğin kadını bir uzantısı, bir parçası gibi görmesi söz konusu. Hani sağ elimizin 'bugün benim başka bir programım var, senle vakit geçirmeyeceğim' deyip dışarı çıkması nasıl mümkün olamıyorsa, nasıl organlarımız bedenimizin geri kalanı olmadan anlamsızsa, hayatta kalamayacaksa erkeğin kadını görüş biçimi de bu oluyor. Bahar Aksu cinayeti de sevgiyle değil güçle, onayla değil korkuyla kişiyi kendine tabi kılmak durumunun bir sonucu."

'SAPLANTILARIN KÖKENİNDE GÜVENSİZ BAĞLANMA VAR'

Ayrılığı kabul edememekle takıntının farklı olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker iki kavram arasındaki farkları şöyle özetledi:

"İlişkinin bitişini kabul edememek durumuna takıntı demiyoruz. Takıntı kişinin kendisine ters ve anlamsız gelen düşüncelerden kurtulamadığı, onları zihninden uzaklaştırmadığı durumlarla karakterizedir. Bahar Aksu olayında ise kişiye ters gelen bir düşünce yok bilakis düşüncelerle failin benliği uyumlu. Buna saplantı diyoruz. Saplantılı şekilde ilişki kurmaya yatkın profiller tabii ki var. Bu güvensiz bağlanma süreçleri ile ilgili. Bu kişilerin içinde ötekinin iyi, kendisinin kötü ve değersiz olduğuna dair çalışan bir model vardır. Bu kişi asla ilişkide kendisinin değerine odaklanmaz, partneri onun için asla kaybedilmemesi gereken biridir. O sebeple de partnerine yapışır ve ayrılığa mantık sınırlarının ötesinde direnir."

SİBERNETİK EVREN AYRILIĞI VE SINIR KOYMAYI ZORLAŞTIRIYOR

Dijital dünyanın kötü niyetli kişiler için bir temas alanına dönüşebildiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Eker şunları söyledi:

“Günümüz dünyası kışkırtıcı bir dünya. Arzuların ve doyumunun sürekli kışkırtıldığı bir dünyadayız. Sibernetik evren ise hepimizin birer yayıncı olduğu ve kendi hayatımızla ilgili birçok özel bilgiyi paylaştığı bir alan. Burada kabul görmeyecek yanlarımızı, isteklerimizi saklamak, bastırmak zorunda hissetmiyoruz. Mesela ayrılık, o kişinin hayatımızdan çıkması demektir ancak sibernetik evren hayatımızdan çıkmış kişiyle ilgili uyaranların hayatımıza girmesini devam ettirebiliyor. Bu minvalde ayrılmak aslında hiçbir zaman tam olarak gerçekleşemiyor. Demek ki ayrılmamızı engelleyen şey, birleşmemize de taş koyuyor. Çünkü gerçekten kim olduğumuz ile sibernetik dünyadaki kimliğimiz arasında biz de partnerimiz de bocalıyoruz. Kim olduğumuzu anlamak için hangi kendimize bakacağız, gerçek halimize mi internetteki halimize mi? Biz kendimizi tam olarak göremiyorken ötekinden bizi tanımasını nasıl bekleyebiliriz? sorusu da burada düşünülmeli."

Dr. Öğr.Üyesi Eker, sibernetik evrenin merak duygusu üzerinde yarattığı etki ve sınır koymayı zorlaştıran yönlerini ise şu sözlerle tarif etti:

“Bir yaşama, bir kişiye karşı merak, diğerinin vermek istediklerinden daha fazlasını arzu ettiğimizde ortaya çıkar. Şimdi burada bireyleri konuşuyoruz ama aslında sibernetik evren tüm verilerimizi, hayatımızla ilgili her şeyi bizden alıyor. Aslında sibernetik bir anneye sınırsızca her şeyimizi sunuyoruz ve bu sapkın anne hiçbir şeyi unutmuyor. Tamam biz ne zaman istersek bizi doyuruyor ancak verdiğinde çok daha fazlasını bizden alıyor. Siber dünyayla bireyin arasındaki ilişki adaletsiz. Siber dünyada kişiler isterse anonim kalabiliyor. Bu da yaptıklarının sorumluluğunu almadığı, başka bir kişiymiş gibi yapabileceği bir görünmezlik yaratıyor. Siber dünya, kişilerin kabul edilemez arzularını da kışkırttığı ve eyleme döktüğünde onları görünmezlik kılıfıyla kapladığı için kişiler de içsel bir sınır duygusu geliştirmek de zorlanıyor."

SİLAHLI BİRİNE MÜDAHALE ETMEK KOLAY OLMAZ

Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker, Aksu cinayetinde çevredeki kişilerin yardım etmemesine ilişkin yorumlar hakkında ise şunları söyledi:

“Bahar Aksu cinayeti, toplumsal tepkilerin verileceği durumlar açısından tehlike yükü çok fazla olan bir olay. Kimse ihbar etmemiş ve herkes görmezlikten gelmiş ise bu durumda çok ciddi bir toplumsal duyarsızlık var diyebilirdik. Ancak bu, müdahale etmenin kolay olmayacağı bir olaydı. Böyle meselelerde elinde silah olan birine müdahale etmek zaten çok kolay olmaz. Silahlı olup olmadığından emin olmadığımız birine müdahale de öyle. Güpegündüz bir kadını kaçırmaya çalışan kişilerin de silahlarının olmadığını düşünmek fazla iyimser olurdu. Özetle insanların önce kendilerini koruma güdüleri vardır ve zarar görmeyeceklerini düşündüklerinde; örneğin kalabalık olabileceklerse ve kontrolün kendilerinde olacağını hissettiklerinde daha kolay müdahale edebilirler. Dolayısıyla bu tip durumları kabahat düzeyinde ele almamak gerekli. Bir de şu var ki, çok korkmuş bir toplumuz biz. Deprem gibi afetler yaşamış, toplumsal olaylar geçirmiş, farklı sebeplerle travmatize olmuş bir toplum olarak korunma içgüdümüz ilk etapta çok daha aktif olabilir. O yüzden çok yakınımızda bu tip olaylar olduğunda müdahale etmek konusunda insanlar, gerçekten geri durabiliyorlar. Kendilerini korumakla alakalı da bir durum bu."


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu habere henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan duzcetv.com sorumlu tutulamaz.