FETÖ SİYASETİ

FETÖ SİYASETİ

Dr.Fevzi Er/Akademisyen

[email protected]

1970 yılından itibaren ortaya çıkan Gülen cemaatine 1980 sonrasındaki hükümetler devlette kadrolaşmasına fırsat yarattılar. Ancak cemaat en büyük gücüne  AKP’nin kurulma sürecinden sonra ulaşmış ve 2013 yılına kadar devam etmiştir.  Bu süreçte  cemaat her seçimde AKP’ye maddi ve manevi destek vermiştir. Fetö, eğitim seviyesi düşük, sohbetlerinde devamlı ağlayan uluslararası gücün kullandığı 128 ülkede örgütlenen ve okulları olan Fethullah Gülen’in başında bulunduğu bir yapı. Emperyalizm pkk’yı  silahla donatarak teröre destek veriyor, fetö’yü Türkiye’de devlet kuracaksınız diye kullanıyor. Bu yönde emperyalizm coğrafyamızda Türkiye’yi sıkıştırma planları yapıyor. Fethullah Gülen'in 1998 yılında yaptığı Vatikan ziyareti fetö siyasetinin güç odağıdır. Bu ziyaretin içeriği Fethullah Gülen’in tedavi için gittiği ABD'de New York Kardinali(papanın danışmanı) ile hazırlanıyor. New York Kardinali John O'Connor, katolik toplumunun önde gelen ve Papa'ya en yakın insan. Bu buluşma Fethullah Gülen’i uluslararası bir isim olduğuna işaret ediyor. Bu yöndeki gelişmeler din adamlarının devletler arasında önemli rolü olacağının belirtilerini gösteriyor. Buluşma olayını dünyada ve Türkiye’de, toplumun geleneksel değerlerinin değişip modernleşmeye hizmet edeceğini savunanlar olmuştur.

Türkiye’de siyasiler, iş insanları, akademisyen ve aydınlar bu projeyi överek projenin daha etkili olması için medeniyetler arası ittifak diye tanıtmaya başladılar. Tarikat ve cemaatler bu projede yer alabilmek için mücadele etme yarışına girdiler. Hatta Türkiye’de ikinci Cumhuriyet’i gündeme getirenler oldu. Bu ziyarette Orta Doğu Projesinin alt yapısı bağlamında dinler arası diyalog çalışmaları ile Türk Milletinin dini ve milli değerlerini zayıflatacak kampanya başlatıldı. Kemalizm(anti-emperyalist) düşünceyi savunanların dışında hiç kimse bu projenin milli ve dini değerlerimizi zayıflatacak bir girişim olduğunu anlamak istemedi.

2000 yılından sonra Gülen cemaatinin büyümesinde ve devlet kadrolarına sızmasında AKP iktidarlarının çok büyük sorumluluğu var. Cemaat 2013 yılı sonuna kadar AKP Hükümetlerinin en iyi müttefiki idi.  Bu ittifak 17 Aralık 2013 tarihinde iktidara yönelik darbe girişimi ile başlayan ve dershaneler kavgası ile devam eden olaylar nedeniyle sona erdi.

Türkiye’de dini ve ticari açıdan yönlendirilen siyaset yapısı var. Bu sahalarda insanların kandırılması çok kolay oluyor. Bu yönde cemaate inanç ve dine bağlı olanlar ve maddi destek verenler, okul, dershane, banka, yurt, gazete, kamu kuruluşlarında çalışanlar var. Bunların büyük kısmı örgütün içinde yer almayan ve örgütün faaliyetlerden bilgisi olmayan insanlardan oluşuyor. Bunlar İslam inancı ve dini duygular ile örgüte bağlılar. Sempati duyan bu gruplar örgüt yapısı içinde faaliyet göstermiyorlar. Örgüt ile doğrudan bağlılığı olmadan sempati duyanların örgüte maddi yardım yaparak örgütün faaliyetlerine katılabiliyorlar. Örgütün iç yüzünü bilmeden fetö başının vaaz ve söylemlerini gerçek bilen bu sempatızanlar 17-25 Aralık 2013 yılında örgütün yaptığı darbe girişiminde en çok mağdur olmuş gruplardır. Bu tarihten önceki zamanlarda fetö lehine devletteki yapıyı organize eden ve yürüten Fethullah Gülen’in atadığı yetkililer bu gruplardan yararlanarak faaliyetlerinde kullanmışlardır.

Fetö’nün ve diğer tarikatların kullandığı yöntem inanç ve din. Bu nedenle din ve inancı kullanarak devleti ele geçirmek isteyen tarikat ve cemaatlerin gizli faaliyetleri engellenmelidir. Din eğitimi laiklik çerçevesinde açık ve şeffaf olur ve denetim yapılırsa bu sinsi oluşumlar faaliyet alanı bulamazlar. Devleti yöneten iktidarlar bu gizli ve sinsi faaliyetlere ulus bütünlüğünde halka birlikte engel olmalıdır.  Kur’an ve dini bilgileri Türk diliyle halka öğretirsek bilgi kirliliği ortadan kalkar ve örgütlerin bilgi kirliliği engellenmiş olur. Aksi takdirde fetö ve oluşacak diğer yasa dışı örgütler Türkiye’yi tehdit etmeye devam ederler. Türkiye’yi kuşatan ve bölgede kullanmak isteyen emperyalist güçler, Türk ulusu’nun geleceğini tehdit ediyor. Fetö, pkk ve Türkiye’yi tehdit eden örgüt faaliyetlerin sonlandıracak siyasete ihtiyacımız var. Bu yönde Türk Ulusu’nun insanlara doğru bilgiler vererek ulus bütünlüğünü sağlayarak milli kimlik ile buluşturacak tedbirler alınmalıdır. Fetullah Gülen'in Vatikan ziyareti Türkiye için bir dönüm noktasıdır. Bu tespit yapılmadığı ve bu konunun üzerine gidilmediği müddetçe fetö ile gerçek mücadele yapılamaz. Fetö devlete sızmak için siyaseti kullanmıştır. Fetö yapılanmasında siyaset ayağını mutlaka araştırılmalı ve gerçekler ortaya çıkmalıdır. Siyasal iktidarlar içerden ve dışardan devlete sızmaya çalışan örgüt ve mensuplarını parlamento bütünselliğinde temizlemelidir. Ulusumuzu geleceğini tehdit eden örgütlerden kurtulması gerekiyor. Türkiye’nin  devletimizi  tehdit eden terör örgütlerini ortadan kaldıracak gücü vardır. Yeter ki, bu gücü doğru ve amacına uygun biçimde kullanacak stratejileri uygulama noktasında olsun.


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://www.duzcetv.com sorumlu tutulamaz.