Fındık Üreticisinin Örgütlenmesi Hakkında

Fındık Üreticisinin Örgütlenmesi Hakkında

Fındık Üreticisinin Örgütlenmesi Hakkında

Türkiye’de 500 dönüm üzerinde tarım alanın sahiplik oranı %99.9’dur. Akçakoca’da ise bu %99.9 oranı ile genişleyen 500 dönümün üzerinde tarım alanı sahipliği hiç yoktur.

Yani tarımsal üretimimizin kaynağı Türkiye’nin ortalamasının çok üzerinde küçük aile işletmeleridir. Küçük aile işletmelerinin Türkiye’de sahiplik oranı ise %87 iken bu oran Akçakoca’da daha yüksek olduğu ortadır ancak açıklanmış bir bilgi mevcut değildir.

Bu aile işletmeleri yeterince girdi ve teknoloji kullanmayan, kullansa bile yeterli verim alamayan bir yapıdadır.

Mesela iki traktörün yeterli olabileceği bir köyde 15-20 traktör bulunması son derece olağan bir haldir Akçakoca için.

Girdiler ve teknoloji doğru kullanılmadığı içinde verimli ve kaliteli bir üretim gerçekleşmemektedir.

Kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmayı başaramayan aile işletmelerinin örgütlü bir yapıda olmaması da son derece olağandır.

Bu örgütsüzlük neticesinde fındık pazarlarına erişemeyen fındığı yeter fiyatlara pazarlamayan bir yapısı vardır aile işletmelerinin.

Örgütlenmeyen aile işletmeleri hiçbir şekilde kendi haklarına bile sahip çıkamamakta haklarını arayamamaktadır.

Milli gelirin %1’nin tarım desteklerine ayrılması kanuni bir zorunluluk iken hiçbir zaman bu orana erişilememiştir.

Mesela 2006-2014 yılları arasında ki tarım desteğinin en yüksek oranı 2007 yılında %0.063 olarak gerçekleşmiştir.

Fındık üreticisi örgütlü olmadığı gibi bu bilgilere sahip bile değildir.

Fındık üreticisinin örgütü olma iddiasındaki Fiskobirlik’in üreticilerini bu bilgilerle donattığı da vaki olmamıştır.

Piyasa ve emanetçi şartlarına mecbur bırakılan, gücü olmadığı için pazarlara erişemeyen, emeğinin hakkını ve üretiminin değerini alamayan küçük aile işletmelerinin gelirlerini artırmakta mümkün değildir.

Emanetçilik sisteminin zaman zaman bir tefecilik sistemi olarak işlediğinin herkes farkındadır ama bu yönde bir ad koymak nedense kimse istemiyor.

Bu kısır döngüden kurtulmanın çözümü ise üreticinin örgütlenmesidir.

Devletin güdümünde olan bir desteklenme değildir bu örgütlenme, olsa olsa en fazla desteği olabilir devletin.

Devlet güdümünde gelişen Fiskobirlik’in durumuna baktığımızda devletin desteği olmasa daha iyi olabilir değerlendirmesi de yabana atılmamalıdır.

Aile işletmelerinin güç birliği oluşturması ve doğrudan pazara ulaşmasını sağlayan bu oluşumlar yeni nesil kooperatifçilik ya da demokratik kooperatifçilik adlandırabilecek bir yapıda tezahür etmelidir.

Peki, yeni nesil kooperatifçiliği kimler oluşturacak?

Elbette ki ben siyasetçiyim diye ortaya çıkanlara düşer bu görev, hassaten de CHP’li siyasetçilere.

Çünkü demokratik kooperatifçilik diye nitelendirilerek CHP Parti Programının 77. sayfası tamamen bu mevzuya ayrılmıştır.

AKP programında hiç vurgu yokken MHP programında genel geçer bir vurgu vardır kooperatifçiliğe.

Yılbaşına kadar CHP ilçe örgütü yenilenmiş olacak ve orta da birçok aday var ve bu adayların ne geçmişte bu yönde çalışmaları ne de geleceğe ait bir kooperatifçilik projeksiyonları var.

CHP programının özellikle kırsal alan kooperatifçiliği adeta Akçakoca için yazılmış gibiyken bu yönde hiçbir çalışma ve açıklama yapılmamış olması küçük aile işletmelerinin daha da umutsuz olmaları için yeterlidir.

Sanırım adaylar yine Fiskobirlik desteklenmelidir gibi hiçbir gelişme sağlamayacak yaveleri tekrarlayıp duracaklardır.

Kısaca fındık tarımındaki küçük aile işletmelerinin vaziyeti kötü, gidişat ise daha da kötü.

Ergun AŞÇI


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu habere henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan duzcetv.com sorumlu tutulamaz.